25.04.2025
“DURMADAN ÇALIŞACAĞIZ, HUKUK MÜCADELESİNİ DE AKSATMADAN VERECEĞİZ”
“BAŞÖRTÜLÜ KARDEŞİMİZİN EĞİTİM HAKKINA ENGEL GERİDE KALMIŞTIR, TEMİNATI BENİM”
“TRT’DEN İFTİRA ATANLAR, CEVAPLARINI DA TRT’DEN MİLLETE GÖSTERMELİ”
“TÜPÇÜ SENİN ALNINI KARIŞLARIM, HADİ AÇ BİR DAVA DAHA”
“BİZ TÜRKİYE’YE AŞIĞIZ, MEMLEKETİNİ SEVEN HERKESLE OMUZ OMUZAYIZ”
“KANAL İSTANBUL’DA SUÇÜSTÜ YAKALANDILAR, GERİ VİTESE TAKTILAR”
“SÖZ VERİYORUZ; O KANALI, O İHANETİ YAPTIRMAYACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Keçiören Belediyesi’nin, 23 Nisan Haftasında 23 Yeni Açılış Törenine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Haftanın son gününde mesai biterken, burada bize ev sahipliği yapan, burada bizi karşılayan, bağrına basan ve kendisine bir senedir yapılan hizmetleri büyük bir memnuniyetle, büyük bir gururla takip eden Keçiören’in güzel insanları, hepinizi saygı ile selamlıyorum. Mansur Başkan’ın şahsında tüm Ankara’yı, tüm Keçiören’i, il ve ilçe başkanımızın şahsında tüm örgütümüzü, Keçiören’de hangi siyasi görüşten olursa olsun kente iyi hizmet edeceğine, dürüst çalışacağına, namuslu çalışacağına inandıkları Mesut Başkan’ı destekleyen ve Keçiören’in adeta kötü talihini değiştiren tüm Keçiörenlilere, o gün oy vermeseler bile bugün aldıkları hizmetle Mesut Başkan’ın hakkını teslim eden Keçiören’in adil, namuslu, güzel insanlarına merhaba. Hepinizi saygı ile selamlıyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:
“KEÇİÖREN’İ KUCAKLADIK VE BUGÜNLERE GELDİK”
“35 yıl sonra Keçiören’i kazandık. 1989’da Hamza Kırmızı ile kazanmıştık. O gün bugündür Keçiören Cumhuriyet Halk Partisi’nde değildi. O gün bugündür biz Keçiören’de seçim kaybettik ama bir gün de dönüp Keçiörenlileri, bize oy vermedikleri için suçlamadık. Suçu kendimizde aradık, kusuru kendimizde aradık. Kendimizi daha iyi anlatmamız gerektiğini, daha doğru aday tespiti yapmamız gerektiğini, daha doğru projelerle Keçiörenlilerin karşısına çıkmamız gerektiğini bildik. Özeleştirimizi yaptık. Bu seçimlere geldiğinde Ankara’da seçime girdiğimiz gün itibarıyla dört, bir önceki seçim itibarıyla üç olan belediye sayımızı 15’e çıkardık. Büyükşehirde çoğunluğumuz olmayan belediye meclisinde çoğunluğu sağlayarak büyükşehir belediyesini Mansur Başkan ile birlikte bir kez daha kazanarak, örgütümüzle, ittifak ortaklarımızla birlikte, biraz önce Mesut Başkan’ın saydığı Keçiören’in sosyal demokratlarının yanına muhafazakar demokratlarını katarak, onun koluna milliyetçi demokratları sokarak, vatanıyla, bayrağı ile hiçbir sorunu olmayan bütün demokratları kucaklayarak, Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle bütün Keçiören’i, bütün Ankara’yı kucakladık ve bugünlere geldik. Bunun için hem değerli iki başkanıma hem de onların yol arkadaşı olan her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”
“MİLLET TAKDİR ETTİ, BİRİNCİ PARTİ OLDUK”
“Tabii bir seçimi kazandığında ne yaptığına bakarak, o kişinin, o partinin, o yapının demokrat olup olmadığına karar veremezsin. Kazanmayı herkes bilir. Marifet kaybetmeyi bilmekte. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurtuluş Savaşı’nın Batı cephesi Kumandanı İsmet Paşa, 1946’da çok partili rejime Türkiye’yi geçiriyor, 1950’de 14 Mayıs günü yapılan seçimlerde seçimleri Demokrat Parti’ye kaybediyor. Herkes diyor ki, ‘Dur bakalım, İsmet Paşa ne yapacak?’ Hatta diyorlar ki, ‘Herhalde iktidarı bunlara vermeyeceksin.’ Ordu, İsmet Paşa’nın gözünün içine bakar durumda. Hem ordunun geçmişte Kurtuluş Savaşı’nın Batı cephesi Komutanı, Atatürk’ün yol arkadaşı, vefatından sonra ikinci Cumhurbaşkanı. İsmet Paşa gözünün içinde baktığında asker heyecandan bayılıyor. O İsmet Paşa önüne kâğıt ve kalemi alıyor, iki sayfa yazı yazıyor. Kimi sanıyor ki harekât emri yazıyor. ‘Demokrat Parti’yi kapatın. Bilmem ne yapın…’ Böyle şeyler bekleyenler var. O birinci pusulayı yazıyor, yavere veriyor. ‘Seçim sonuçlarının ilanını beklemeye lüzum yok. Demokrat Parti’ye haber götürün. Paşa ilk fırsatta devir teslime hazırdır’ diyor. Yani o geceden güvence veriyor. ‘Ben seçimi kaybettim. Yönetimi size teslim edeceğim.’ Öbür sayfaya da Amerika’da yaşayan fizik mühendisliği tahsil eden oğlu Erdal İnönü’ye mektup yazıyor. ‘Oğlum’ diyor, ‘Biz seçimi kaybettik. Hiç şüphe yok ki bu benim hayatımdaki en büyük mağlubiyettir. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük galibiyetidir. Çünkü bugün demokrasi kazanmıştır. Ülke seçtiği kişi tarafından yönetilmeyi. Sandıkla iktidar değiştirmeyi başarmıştır. Bu, hedeflediğimiz yaşam biçimine en uygun yönetim tarzının muvaffak olduğunu gösterir’ diyor. Biz o günleri görmüş, o günleri yaşamış, o gün o feraseti göstermiş bir siyasi partiyiz, bir ülkeyiz. Maalesef bugün kurdukları partiyle 31 Mart tarihine kadar hiç seçim kaybetmeyenler, 31 Mart’ta millet öyle takdir etti ya, seçimi kaybettiler. Biz 47 yıldır birinci parti olamıyorduk. Millet takdir etti, birinci parti olduk. Sonra ne oldu? Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı 47 gün gösteremeyerek, çirkefliğe başladılar.”
“HESAPLARI TUTMADI, DARBE GİRİŞİMİ PARAMPARÇA OLDU”
“Cumhuriyet Halk Partili belediyeler çalışamasın diye kendi belediyelerinin geçmişten yaptıkları borçları, faizleriyle birlikte tahsile koydular. ‘Silkeleyin’ dediler. Madden, manen, hukuken Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin üstüne gelmeye başladılar. Yetmedi… Olmadık işler yapıp siyasi olan birini İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atayıp, orada İstanbul’un seçilmiş hem de iki dönemde üç kere seçilmiş, hazımsızlık yapmış, mazbatasını iptal etmiş, bir daha seçilmiş, beş yıl hizmetten sonra 1 milyon 100 bin farkla bir daha seçilmiş belediye başkanına ve geçen seçimin yerel seçim sandığına, gelecekteki Cumhurbaşkanlığı seçiminin Cumhurbaşkanı adayımıza darbe yapmaya kalktılar. 19 Mart günü Cumhurbaşkanı adayımızı gözaltına alıp, ön seçim yapacağımız 23 Mart günü sandıklar açılırken, kurulurken onu hâkim karşısına çıkarıp, o gün onu mahkûm edip, Silivri zindanına koydular. 31 yıl önce aldığı diplomasını aldığı okula iptal ettiremeyince başka yerden iptal ettirdiler aday olamasın diye. Sandılar ki ikide bir gözaltına aldıkları, hapiste tuttukları gazetecileri korkutabilecekler, sanatçıları susturabilecekler, iş adamlarını sindirebilecekler. Toplumu korkutup, gençleri hiçbir şekilde tepki göstermeyen bir şekilde yurtlarında, evlerinde, okullarında tutabilecekler. Ama bu hesapları tutmadı. Bu yaptıkları darbe girişimi bu aziz milletin göğsüne çarptı, paramparça oldu. Çünkü bizim ülkemizde insanlar devletini sever. Çağırdı mı askere gider, evladını askere yollar. Bakın burada gazilerimiz var. Kıbrıs’ta bizim için canlarını ortaya koymuşlar. Devlet çağırmış, binmişler çıkarma gemisine, gitmişler Kıbrıs’a canları pahasına. Bizim milletimiz devleti vergi ister, vergisini verir. Dediğim gibi günü gelir canını verir. Ama devlet ile millet karşı karşıya getirilirse, devletin karşısına dikildiğini görürse ona da teslim olmaz. Ne gördü? AK Parti’nin il başkanı gibi çalışan valileri gördü. AK Partinin ilçe başkanı gibi çalışan kaymakam gördü. ‘Cepheden haber versin’ diye kurulan Anadolu Ajansı’nın, bir ittifakın ajansına dönüştüğünü gördü. Ne gördü? Hepimizin vergileriyle maaşları ödenen TRT’nin, iktidar partisinin televizyonuna döndüğünü gördü. Ne gördü? Oylar kendine verilince ‘milli irade’ diye baş tacı yapanların kendisini oylar başkasına verilince tercihine burun büktüğünü, onun tercihini beğenmeyip, onun seçimle vermediğini zorla almaya çalıştığını gördü. İşte o gün bu iktidarın karşısına millet olarak dikildi.”
“EL ELE, OMUZ OMUZA MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ”
“Darbenin olduğu günden bir hafta sonraya kadar, İstanbul’a seçilmiş bir Belediye Başkanvekili Belediye Meclisinden seçilene kadar biz Saraçhane’yi terk etmedik. Çağırdığımız insanlar da ilk gece 110 bin kişi, pazar akşamı 1 milyon 200 bin kişi Saraçhane’ye, milli iradeye sahip çıktı. 19 Mart darbe girişimi 23 Mart günü 1 milyon 750 bin üyemizin neredeyse tamamının sandığa koşmasıyla… Yetmedi, yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarında 14 milyonun üzerinde vatandaşın oy kullanmasıyla, toplam 15,5 milyon kişi imzasıyla, oyuyla Cumhurbaşkanı adayımızın arkasına geçti. O gün Cumhuriyet Halk Partisi birlik ve beraberlik içindeydi. Milletimizle Cumhuriyet Halk Partisi’yle beraber tüm siyasi görüşlerden demokratlarla tarihe geçecek bir dayanışma gösterildi, bir başarı gösterildi. Şimdi geldiğimiz noktada evet, o darbeye kalkışan cunta hala daha başımızdadır. Ancak darbeciler amaçlarına ulaşamamış, milleti sindirememiş, halkı bir kenara itememiş, karşısında bulmuş ve halkın mücadelesi bir kez daha demokrasiden yana olmuştur. Şimdi geldiğimiz noktada el ele, omuz omuza bir yandan Türkiye’de seçmenlerin yarısından bir fazlasının imzasını alarak, ‘Adayımı yanımda, erken seçim sandığını önümde istiyorum’ kampanyasıyla mücadelemizi sürdürüyoruz. Bir yandan örneğin şimdi uçağa binip gideceğimiz yarınki Mersin’de, gelecek hafta Konya’da, ondan sonraki hafta Van’da, her hafta sonu Türkiye’de bir başka coğrafyada… Kimi yerde güçlü olduğumuz yerlerde, kimi yerde geçen hafta olduğu gibi Yozgat’ta olduğu gibi yüzde 2 oyu bile bazen zor aldığımız illerde, milletimizle birlikte, omuz omuza büyük kalabalıklarla bu darbeye karşı direncimizi sürdüreceğiz. Her çarşamba akşamı İstanbul’da bir ilçede demokrasi mücadelesini sürdüreceğiz. Ve her fırsatta, bugün burada 23 Nisan haftasında, 23 önemli tesisin, hizmetin açılışını yapan Mesut Başkanın çalışkanlığını, marifetini gösterdiğimiz gibi… Önümüzdeki pazartesi günü, ‘Efendim İzmir Körfezi kokuyor…’ Üstüne düşeni yapmamış, devletin görevinde olan bir işi belediyenin üzerine atan bir iktidara rağmen gelecek pazartesi günü İzmir Büyükşehir’de İzmir Körfezi’ni daha temiz yapabilmek için, hem arıtma tesislerinin açılışını hem de körfezin nasıl görevi olmadığı halde belediyemiz tarafından temizlendiğini göstereceğimiz açılışlara katılacağız. Her Salı grup toplantımız var, geliyorsunuz, dinliyorsunuz. Bu Salı biz müsaadeliyiz, grup toplantısı yok. Niye? Çünkü Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ yargılanıyor, gideceğiz mahkemede yanına oturacağız. Ertesi gün Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın yargılanıyor ve gideceğiz tam arkasında duracağız. Hizmette de durmadan çalışacağız, hukuk mücadelesini de aksatmadan vereceğiz. Her hafta olduğu gibi yine Ekrem Başkanımızı, arkadaşlarımızı Silivri zindanında yalnız bırakmayacağız. Perşembe günü de 1 Mayıs’ta emekçiler hangi meydandaysa o meydanda onlarla kucaklaşacağız.”
“HEM HUKUKEN HAKSIZLIKLARA HEM DE YALANLARA MUHATABIZ”
“Cumhuriyet Halk Partisi 31 Mart seçimlerini kazandığı akşam kimseyi kızdırmadı. ‘Bu seçimin kaybedeni yok’ dedi. Herkese güvence verdi. ‘Biz işimiz iyi yapacağız, işimiz gücümüz Keçiören, işimiz gücümüz Ankara, işimiz gücümüz Çankaya’ dedik. ‘İşimizi iyi yapacağız, kimseyi üzmeyeceğiz, bize verdiğiniz bu desteği bir tüketici kredisi gibi tüketmeyeceğiz. Bunu Türkiye’nin geleceğine yapılmış bir yatırım kredisi olarak göreceğiz. En iyi şekilde çalışacağız, ülkeyi yönetme yetkisini de sizden takdir ederseniz alacağız’ demiştik. Millet inandı, millet güvendi, millet memnundu. Anketlerde Mansur Başkan söyledi, Mersin Büyükşehir, Mansur Başkan, Manisa, Denizli, seçim akşamı yüzde 60’la neredeyse seçildiler. Memnuniyet yüzde 68’lere, 70’lere çıktı. Ama birileri hazmetmedi, hazmedemedi, saldırmaya başladı. Şimdi hem hukuken büyük haksızlıklarla biraz önce anlatıldığı gibi muhatabız hem de sürekli yalanlarla muhatabız. Daha bugün, gördüm. Bugün yayınlamış. Milli Eğitim Bakanı denilen adama soruyorlar, ‘Türkiye’de okullara bundan sonra başörtülü öğrencilerin alınmaması söz konusu olur mu?’ ‘Evet’ diyor ‘Böyle bir tehlike var’ diyor. Buradan Parti Meclisinde başörtülü pırıl pırıl Parti Meclisi üyeleri olan MYK’sinde, Gölge Kabine’sinde başörtülü bakanı olan, Ege Üniversitesi Eczacılık’ta arkadaşları başörtüsüyle derse sokulmamaya kalkınca onlarla birlikte mücadele yapan, üniversitenin kapısında eylem yapan Özgür Özel varken başörtülü kardeşimin hakkını savunmak Milli Eğitim Bakanı olacak meczuba kalmamış. Buradan, Keçiören’den bütün Türkiye’ye söylüyorum. Türkiye’de geçmişte başörtülü kardeşimizin eğitim hakkına konulan engel de torununun düğününe gitmek için Orduevi kapısından döndürülen anacığıma yapılan ayıp da bir 100 yıl geride kalmıştır, bunların hepsinin teminatı benim, Mesut Başkan, Mansur Başkan, Ekrem Başkan, bütün Cumhuriyet Halk Partililerdir.”
“TÜRKİYE’YE FAYDASI OLMAYAN HAKSIZ TUTUMDAN VAZGEÇİN”
“Bu memlekete darbe girişimi ile büyük zarar verenler, bir günde 50 milyar dolarlık rezervi bu süreçte yakıp atanların bu memlekete verecekleri hiçbir şey kalmamıştır. Açıkça söyleyeyim. Yaktıkları para 2 trilyon liradır. Bugün Türkiye’deki bütün çiftçilerin bütün bankalara olan borcu ve faizi 1 trilyon liradır. Yani Ekrem Başkana, belediye başkanlarımıza, Türkiye’nin geleceğine yaptıkları darbe girişimdeki harcadıkları paranın yarısı bütün çiftçilerin ihtiyaç duyduğu bütün borcu siler atar. O para, her emekliye 30 bin lira vermek için lazım olan, bir kere değil, her ay 30 bin lira maaş vermek için, biz ‘Asgari ücret 30 bin lira olsun’ diyoruz ya. ‘Emekli maaşı da en düşük asgari ücret olsun’ diyoruz ya 30 bin lira vermek için lazım olan paranın dokuz katını sadece bu operasyonda yok ettiler. Asgari ücretlilerin maaşının 30 bin liraya çıkarılmasına devlet cebinden aradaki farkı ödese onun için ihtiyaç olan paranın 10 katını bir gecede yaktılar. Her asgari ücretlinin cebinden 1,5 gram altın, her emeklinin cebinden aylık 1,5 gram altın, en düşük memur maaşını alanın cebinden ayda 3,5 gram altını sadece bu operasyon için çaldılar. Onun için Türkiye’ye faydası olmayan, ekonomiye faydası olmayan, Türkiye’nin dünya ile ilişkilerine faydası olmayan bu haksız tutumdan bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir.”
“DÖNÜP DEPREMDE ÇALIŞMAYAN GSM ŞİRKETLERİNİ SAVUNUYORLAR”
“İstanbullunun seçtiği belediye başkanı, Silivri’de zindanda tutulmaktadır. İstanbul’un depremle yüzleştiği bugünlerde herkes birbirinin yüzüne bakmaktadır. AKOM’un, Afet Koordinasyon Merkezinin başında olması gereken kişiyi, onu oraya İstanbullular oturttuğu halde hapiste tutuyor birileri. Biraz önce söylendiği gibi kimse yargılanmamak istemiyor. Kimse yargılanmadan muaf değil. Her türlü iddia cevabını alır ama esas olan tutuksuz yargılamadır. İddiamız odur ki her türlü iftirayı milletimize yandaş kanallardan, TRT’den anlatıp alınan cevapları göstermeyenler büyük haksızlık yapmaktadırlar. O yüzden önerimiz, bütün yargılamaların başta TRT, isteyen bütün televizyonlar tarafından yayınlanması, sorulan sorulara verilen cevapların milletimiz tarafından görülmesi, kimin iftiracı olduğunun kimin dürüst siyasetçi olduğunun milletimiz tarafından görülmesi gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. Hem İstanbul’un deprem riskinden dolayı seçilmiş Belediye Başkanını görevi başına bekliyoruz hem de bundan sonraki süreçte tüm işlemlerin adil ve şeffaf biçimde yönetilmesi gerektiğini görüyoruz. Kendileri İstanbul’da yıkım olmayan bir depremde GSM şebekelerinin ve cep telefonlarının çöktüğü gerçeğiyle yüzleşmiyorlar. Dönüyorlar, GSM şirketlerini savunuyorlar. Ve 6 Şubat depreminden sonra ‘Bir yılda yapacağız’ dedikleri deprem konutlarını iki yıl üç ay geçmiş olmasına rağmen henüz yüzde 30’unu yapmışken o günden bugüne 100 depremzededen 70’i halen daha çadırda, konteynerde, gurbette duruyorken utanmadan sıkılmadan depreme hazırlık konusunda kendileri özeleştiri yapmak yerine bize çamur atmaya kalkıyorlar. Kanal İstanbul’da suçüstü yakalandılar. Şimdi ‘Efendim o 24 bin konut yoksullara dağıtılacak konutlar.’ Kardeşim sen Sazlıdere’ye 24 bin konut yaptın mı? Sazlıdere gibi yüzde 100 içme suyu olarak kullanılacak olan bir havzayı mahvettin mi? Peki önüne aldığın Kanal İstanbul haritasıyla toplantıyı yapıp, o videoların Katar televizyonlarında yayınlanıyor mu? Katarlılar, Kanal İstanbul manzarası için konut satın alıp hem de bedavadan Türkiye pasaportunu da yanında eşantiyon olarak alıyorlar mı? Sen Katar Emirinin, Arap emirlerinin analarına danalarına, karılarına kocalarına ayrı ayrı oralardan arsaları helikopterden seçip seçip verdin mi vermedin mi? Millet Kanal İstanbul gerçeğini gördü. Bir anda geri vitese taktılar, ‘Kanal İstanbul yok’ demeye başladılar. Daha geçen hafta Kanal İstanbul’da suçüstü yakalandılar. Söz veriyoruz onları o kanalı yaptırmayacağız, o ihaneti İstanbul’a da Türkiye’de yaptırmayacağız.”
“DEMİR Mİ ÖRÜYORSUN, DEMİR GİBİ HALKIN İRADESİNİ Mİ GÖRÜYORSUN?”
“Buradan son sözüm, son hatırlatmam. Bizim toplantılarımızı, mitinglerimizi görmeyen, görmezden gelen televizyonlara boykot yapıyoruz. O televizyonların sahiplerinin sattıkları mallara boykot yapıyoruz. Ama bir genel boykot, bir tüketim boykotu, hele hele esnafa boykotu aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Sözüme değer veren herkesin Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönül veren, demokrasiden yana olan ve CHP’li olmasa da bu haksızlıklara bizimle birlikte karşı duran herkese başta bu yandaş medya, boykot.org altında hangi firmalar var görünüyor. O firmaları boykot etmeye, NTV’de televizyon, yüzde 70 - 75 parayı bizden kazanıp hizmeti saraya yapan NTV’ye, Doğuş Grubuna, bunların sattıkları arabalara boykotu sakın ha gevşetmeyin. Almanya’dan ilgili sendikadan, ilgili fabrikalardan bunlara ‘Ne yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz’ diye sorular sorulmaya, tedbirler alınmaya başladı. Sıkı tutun sonuç alacağız, sıkı tutun. ‘Hangi televizyon bizi göstermiyorsa, biz bizden yana olsun’ demiyoruz. ‘Adil olsun’ diyoruz. O televizyonları, o kanalları boykot ediyoruz. Ha bunlardan bir tanesi bana 1 milyon liralık tazminat davası açmış, güya onu hedef gösterdim diye. Sen çiftçiye kredi versin diye kurulmuş Ziraat Bankası’ndan ballı börekli bir kredi ile gidip de orayı, o kuruluşları satın alacaksın. Sonra karşılığında olmadık yerlerden golf arazileri ile molf arazileri ile trampa yapacaksın. Bu çiftçinin hakkı olan krediyle bu millete haber veren kanalları satın alıp yandaşlaştıracaksın ondan sonra da gelmiş bana efeleneceksin. Alnını karışlarım tüpçü senin alnını karışlarım. Hadi aç bir dava daha, bakalım el mi yaman bey mi yaman? Demir mi örüyorsun, karşında demir gibi halkın iradesini mi görüyorsun?”
“BU İKTİDARI DEĞİŞTİRENE KADAR MEYDANDA, MÜCADELEDEYİZ”
“Buradan tüm milletimize sesleniyoruz. Erdoğan’ın, AK Parti’nin çizdiği sınırlar içerisinde siyaset yapmıyoruz. Milletimizin yanında, mağdurun yanında, emeklinin, işçinin, çiftçinin, yoksulun yanındayız. Gençlerimizle omuz omuzayız. Korkuyu, endişeyi evde bıraktık, bu iktidarı değiştirene kadar sokaktayız, meydandayız, mücadeledeyiz. Kimse korkmasın, fakirin fukaranın ekmeğiyle oynayana da emekliyi açlığa mahkûm edene de gencin gelecek ümidini çalana da huzur vermeyeceğiz. Bu toplumun kendisiyle dayanışma hak eden tüm kesimlerinin yanında, bu toplumun iliğini kemiğini sömürenlerin, bu insanlara hak etmediği muameleyi yapanların, hak etmediği yaşamı yaşatanların da tam karşısındayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi, memleketi 100 yıl sonra bir kez daha kurtaracak, demokrasiyi bir kez daha biz kuracağız. Hep birlikte başaracağız. Keçiören’le beraber, Yozgat’la beraber, Bayburt’la, Gümüşhane ile beraber biz kazanacağız. Biz Türkiye’yiz, Türkiye’ye aşığız ve memleketini seven herkesle omuz omuzayız. Bu memlekete eziyet edenler korksunlar, korkacaklar, gidecekler, yakamızdan düşecekler. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Başkanımı kutluyorum açılışları için. Nice güzel hizmetlerle Keçiören’de buluşmak üzere. Yaşasın Keçiören’in dostluğu, birliği, beraberliği. Hepinizi çok seviyoruz. Sağ olun var olun.
17.02.2025
16.02.2025
13.02.2025
10.02.2025
13.11.2024
07.11.2024
05.11.2024