Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel: “36 Kadın Belediye Başkanıyla Görevdeyiz”

05.12.2024

“TÜRKİYE’DE TAM 7 KAT ARTIŞLA 6 BİN 150 KADIN BELEDİYE MECLİS ÜYEMİZ VAR”

“CUMHURİYET HALK PARTİLİ KADINLAR YÖNETİYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Bilecik Mülakatı’nın yıl dönümü törenine katıldı. CHP Bilecik İl Başkanlığı ve Bilecik Belediyesini ziyaret eden CHP lideri Özel, Bilecik Belediyesi Toplu Açılış ve Temel Atma Töreninin ardından açılışını yaptığı Kent Lokantasında vatandaşlarla yemek yedi. Bilecik Belediyesine ait kreşi de ziyaret eden Özel, Türk Kadınlarına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesi ve Atatürk'ün Bilecik'e Gelişi Programında konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Türkiye’de tam 7 kat artışla 6 bin 150 kadın belediye meclis üyemiz görev yapmaktadır. Yine Cumhuriyet Halk Partisi geçmişten yüzde 350’lik bir artışla şu anda Türkiye’de 36 kadın belediye başkanıyla görevdedir. Afyon’da Burcu Köksal’la, Edirne’de Filiz Gencan’la, Bilecik’te Melek Mızrak Subaşı ile illeri yönetirken, Eskişehir’de, Tekirdağ’da, Aydın’da büyükşehirleri yönetirken, Seyhan gibi, Merkezefendi gibi, Karşıyaka gibi, Konak gibi, Karabağlar, İzmit, Maltepe ve Üsküdar gibi Türkiye’nin en bilindik, en yoğun nüfuslu, en metropol ilçelerini de Cumhuriyet Halk Partili kadınların yönetiyor olmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Bilecik’te Türk Kadınlarına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesi Programına katıldı. Burada konuşan Genel Başkan Özel, “Türk Kadınları Birliği’nin saygıdeğer Genel Başkanı ve tüm Türkiye’den gelen değerli yöneticileri, Bilecik’imizin değerli il başkanı, milletvekili, belediye başkanımız, örgütümüzün tüm yöneticileri, başta Kadın Kolları Başkanımız ve yöneticileri olmak üzere, tüm Bilecik halkını Cumhuriyet Halk Partisi adına bu anlamlı günde saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel şöyle devam etti:


“HÂKİMİYETİN KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETE AİT OLDUĞUNU BÜTÜN DÜNYAYA HAYKIRIYORLARDI”

“Bugün burada birbirinden değerli ve aynı güne denk gelen tarihi iki olayı bir arada anıyoruz. Aynı etkinlikte anıyoruz. Burası Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal altında olduğu, 7 farklı ordunun Anadolu’nun çeşitli yerlerini zapt ettiği, buna karşı imzalanan Sevr Anlaşması’yla bu bölüşümün İstanbul hükümeti tarafından da kabul edildiği, koca imparatorluktan Anadolu’da pek küçük bir alana sıkışmış topraklara rıza gösterildiği bir süreçte, Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattıkları, ardından 4 Eylül’de Sivas Kongresi’yle, ardından Türkiye’nin dört bir yanında katıldıkları ya da katılmadıkları kongrelerde ortaya koydukları birliktelik, ürettikleri rıza ile birlikte, hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu, manda ve himayenin kabul edilemez olduğunu bütün dünyaya haykırıyorlardı. O süreçte bir yandan bir İstanbul hükümeti vardı. Her ne kadar 23 Nisan 1920’de TBMM kurulmuş ve Meclis-i Mebusan’ın tüm üyeleri Ankara’ya davet edilmiş ve doğrudan TBMM’nin üyesi kabul edilecekleri ilan edilmiş olsa da bir yandan İstanbul hükümeti Sevr’i imzalamış olan İstanbul hükümeti, Milli Mücadele’yi kırmak ve yerine farklı anlaşmalar yapmak üzere çaba içinde, gayret içindeydi. İşte böyle bir süreçte Mustafa Kemal Atatürk’ü bir görüşmeye davet ettiler. Görüşmenin gerçek organizatörleri itilaf devletleriydi. Ancak görünürde Mustafa Kemal ile görüşmeye gelenler İstanbul hükümetinin bakanlarıydı. Tam 5 Aralık 1920 günü bu sabah erken saatlerde hep birlikte ziyaret ettiğimiz tarihi tren garında buluştular. Mustafa Kemal Atatürk kendini tanıttı. Karşısındakilerin kim olduğunu sordu. Elbette biliyordu ama kendisini TBMM’nin, 23 Nisan 1920’de kurulmuş olan Millet Meclisi’nin Başkanı olarak tanıttı ve karşısındakileri sordu. Karşısındakiler İstanbul hükümetinin bakanları olduklarını söylemeye kalktıklarında, öyle bir hükümeti tanımadığını, hakimiyetin Ankara’da kurulu TBMM’de olduğunu, Sevr Anlaşması’nı tanımadığını, bir Kurtuluş Savaşı mücadelesinin içinde olunduğunu ilan etti. ‘Eğer bunları kabul etmezse onu alın İstanbul’a derdest edin, getirin’ diye talimat alanlar, kendilerini Ankara’ya giden bir trenin içinde buldular. Ankara’ya vardıklarında razı oldular. Hatta maaşa bağlandılar. Anadolu Ajansı cepheden doğru bilgiyi aktarması için kurulmuş o milli kuruluş, bütün Türkiye’ye, bütün Anadolu’ya, Trakya’ya ve bütün dünyaya İstanbul hükümetinin de Milli Mücadele’ye katıldığını ve destek verdiğini ilan etti. Bu şüphesiz taktik olarak büyük bir üstünlük. Psikolojik olarak çok büyük bir başarıydı. Tüm Türkiye’de artık birlik olundu, ‘Tek irade Ankara’dadır, tek çare Kurtuluş Savaşı’ndadır’ kabulü yerleşmiş oldu.”

“1935’TEKİ KADIN MİLLETVEKİLİ ORANI BİR DAHA ÇOK UZUN YILLAR YAKALANAMADI”

“Yine 5 Aralık tarihinin anlamlı olduğu bir diğer tarih de 5 Aralık 1934. Genç Cumhuriyetimizin genel seçimlerde kadına seçme ve seçilme hakkını tanıdığı gün. Biraz önce hem Kadın Kolları Genel Başkanım, hem Türk Kadınları Birliği’nin Sayın Genel Başkanı ifade ettiler. Bu yürüyüş 1930’larda başladı. Ancak 1934’te TBMM’ye seçilme hakkının alınmasıyla birlikte çok önemli bir aşamaya geldi. 1935 seçimlerinde Meclis’e tam 18 kadın milletvekili girdi. 1935’teki bu oran bir daha çok uzun yıllar yakalanamadı. 600 sandalyeli bugünkü TBMM’de 119 kadın milletvekilimiz var. Oran sadece yüzde 20. Biraz önce de ifade edildiği gibi Fransa gibi veya diğer Avrupa ülkeleri gibi çok daha geç bu haklara kavuşabilmiş ülkelerde, artık kadınlarla erkeklerin eşit temsili anayasal güvence altında. Yerleşmiş bir uygulama olarak da devam ediyor. Haklı olarak Türkiye’deki kadın hareketi eşit temsili çok uzun süredir özlemekte, hedeflemekte ve bu konuda yürümekte. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yürüyüşe önce yüzde 22’lik, sonra yüzde 30’luk, sonra yüzde 33’lük kadın kotalarıyla omuz verdik, destek verdik. Bu sene 4-9 Eylül arası Ankara’da gerçekleştirdiğimiz değişim kurultayımızda ise tüzüğümüzü bundan böyle yapacağımız üç seçimde, yüzde 40’a, 45’e ve 50’ye vararak eşit temsili bundan en geç 6 ila 8 yıl içinde yakalayacağımız, o güne kadar da güvenli adımlarla ilerleyeceğimiz bir iradeyi, deyim yerindeyse partimizin kendi anayasasına derç ettik.”

“TÜRKİYE’DE EŞİT TEMSİLİ ANAYASAMIZA KAZANDIRACAĞIZ”

“Şimdi biraz önce Sayın Kendirci Uğurman’ın ifade ettiği hususa şöyle karşılık vermem, mukabele etmem gerekirse, Cumhuriyet Halk Partisi kendi Anayasasını değiştirebilecek güç ve iradeyi elinde bulundurduğu 4-9 Eylül günleri arasında en zorlu maddelerin bile sadece 36 karşı oya karşı büyük bir mutabakatla geçtiği, özellikle eşit temsil maddesinin de oybirliği ile geçtiği gün kendisinin bakış açısını ortaya koymuştur. Türkiye’de Türkiye’yi yönettiğimiz ve Anayasa’yı değiştirebilecek çoğunluğa ya da Anayasa değiştirebilecek çoğunluğa teklifte bulunabilecek Meclis gücüne sahip olduğumuz gün, bir an bile duraksamadan Türkiye’de eşit temsili Anayasamıza kazandıracağız.”

“KADIN ADAYLARIN SAYISINI ARTIRMAYI EN BİRİNCİ PRENSİBİMİZ OLARAK ORTAYA KOYDUK”

“İçinde bulunduğumuz yıl Cumhuriyet Halk Partisi açısından anlamlı bir yıl. Geçtiğimiz sene Cumhuriyet’in yüzüncü yılıydı. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında yaptığımız kongremizde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir siyasi parti, çoklu yarışla genel başkan değişikliği yaptı. Bu yönetim kadrolarını değiştirdi. Tabii geçmişe duyulan vefa, saygı, her yaş grubundan birlikte yol yürüdüğümüz siyaset arkadaşlarımızın birikimlerine olan sahiplenme ile birlikte, üç önemli adım atıldı. Bu adımlar aslında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten bize emanet bir yönetim anlayışıydı. Bilime inanmak, bilimsel ölçümler, araştırmalarla mevcut belediye başkanlarımızın durumunu araştırmak, milletin gönlündelerse bunun tekrar adaylaşmalarını tereddüt etmeksizin sağlamak ama milletin gönlü bir değişimden yanaysa o konuda da en doğru adayları bilimsel yollarla saptama yöntemine gittik. İkinci adım gençlere olan güvendi. Şüphesiz ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisi bir askerdi, Cumhuriyet’i pek ala silahlı kuvvetlere, Genelkurmay başkanlarına, başkomutanlara emanet edebilirdi. Ama öyle yapmamıştı. Kendisi güçlü bir siyasetçiydi. CHP Genel Başkanlarına Cumhuriyet’i emanet etmemişti. Kendisi devletin başıydı. Devlet başkanlarına, Cumhurbaşkanlarına Cumhuriyet’i emanet etmemişti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk gözünü bile kırpmadan Cumhuriyet’i Türk gençliğine emanet etmişti. Biz de adaylarımızı belirlerken, yönetim kadrolarımızı belirlerken en önemli iki öncelikten bir tanesini gençlerimize verdik. Çok genç kadrolarla, şu anda 43 yaşındaki bir Parti Meclisi’yle Cumhuriyet Halk Partisi’ni yönetiyorum. 46 yaşındaki bir Merkez Yönetim Kurulu’yla Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanlık görevini üstlenmiş durumdayım. Üçüncü anahtar ise yani 1980 darbesi siyaset ve örgütlenmenin üzerinden tanklarla geçtiğinde, zora gelen, tarumar olan bir diğer meseleyi hayata geçirmek için şunu yapmamız gerekiyordu. 50 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi siyaset kalesinin başarı kapısından içeri giremiyordu. Evet, ilk kilidi bilimselliğe inanarak, çağdaş, bilimsel yaklaşımla. İkinci kilidi gençlerle açmıştık. Üçüncü kilidi Atatürk yine tarihimizde bulunduğu yere emanet etmişti. Biz kadınlara güvenmeyi, kadınların siyasete katılımını artırmayı, kadın adayların sayısını olabildiğince artırmayı en birinci prensibimiz olarak ortaya koyduk.”

“TÜRKİYE’DE TAM 7 KAT ARTIŞLA 6 BİN 150 KADIN BELEDİYE MECLİS ÜYEMİZ GÖREV YAPMAKTADIR”

“Örneğin tüzüğümüzde olan yüzde 30, yüzde 33 kadın temsil maddesi, belediye meclislerinde de uygulanıyordu. Ancak ve maalesef, yapılan ya ön seçimlerde gerilerde kalıyorlar ya da yapılan tercihlerde yüzde 30-20 belediye meclis üyesi olacaksa 6 tanesi olacak. Bunlar 14-15-16-17-18-19’uncu sıralarda olabiliyor. Belki bir tanesi ön sıralarda ama geri kalanı hep arka sıralarda oluyordu. Yolladığımız bir genelge ile bütün belediye meclislerinde ilk üç sıradan birinin kadın, ikinci üç sıradan birinin kadın, üçüncü üç sıradan birinin kadın olmasını, ön seçim yapıldığında yeterli oy alınamasa dahi en çok oy alan kadının ilk üçe, ikinci en çok oy alan kadının ikinci üçe ittirilerek pencere yöntemi ile bu adaletin sağlanacağını, yapılan ön seçimlerde delegelerimize de bu yönde oy kullanmalarıyla ilgili gerekli uyarıların yapılmasını ifade etmiştik. Şu anda Türkiye’de tam 7 kat artışla 6 bin 150 kadın belediye meclis üyemiz görev yapmaktadır. Yine Cumhuriyet Halk Partisi geçmişten yüzde 350’lik bir artışla şu anda Türkiye’de 36 kadın belediye başkanıyla görevdedir. Bu belediye başkanları sembolik, beldelerde, küçük ilçelerde değil büyükşehirlerin metropollerinde ya da Edirne gibi, Bilecik gibi şehirlerimizde hatta yanı başımızdaki Eskişehir gibi, Tekirdağ gibi, Aydın gibi şehirlerimizde bu görevleri büyük bir başarı ile üstlenmektedirler. Cumhuriyet’in kalesi olan, aydınlanmanın yüzü olan İzmir’imizde, Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı tüm partilerden seçilmişken, şu anda gösterdiğimiz 9 kadın belediye başkanının 8’i seçilmiş, görevinin başındadır. İzmir’in en büyük 4 metropol ilçesinden üç tanesini Cumhuriyet kadınları yönetmektedir. Bundan sonraki yürüyüşümüz de buna uyumlu olacaktır. Afyon’da Burcu Köksal’la, Edirne’de Filiz Gencan’la, Bilecik’te Melek Mızrak Subaşı ile illeri yönetirken, Eskişehir’de, Tekirdağ’da, Aydın’da büyükşehirleri yönetirken, Seyhan gibi, Merkezefendi gibi, Karşıyaka gibi, Konak gibi, Karabağlar, İzmit, Maltepe ve Üsküdar gibi Türkiye’nin en bilindik, en yoğun nüfuslu, en metropol ilçelerini de Cumhuriyet Halk Partili kadınların yönetiyor olmasından büyük bir mutluluk duyuyoruz.”

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ, KADINLARA EŞİT TEMSİLİ SÖZDE DEĞİL GERÇEKTEN YAŞAYARAK İKTİDAR YÜRÜYÜŞÜNE DEVAM ETMEKTEDİR”

“Sayın Erdoğan’ın kabinesinde 17 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı vardır. Toplam kendisi dışında 18 kişiden oluşan bir kabinesine karşı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de 18 kişiden oluşan bir gölge kabinesi vardır. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kabinesinde bulunan kadın bakan sayısı birdir. O kadın bakan aileden sorumludur. Aslında mevcut duygu durumu, kadını zihinde nasıl konumlandırdığı açıkça ortadadır. Kadını sadece aileyle, çocuk bakmakla, yaşlısına sahip çıkmakla, engellisine bakmakla, yemek pişirmekle, kocasını beklemekle kafasında konumlandıran anlayışa karşı, Cumhuriyet Halk Partisi aileden sorumlu bakanlığı zaten gelecek iktidarında ikiye ayıracak, sosyal politikalar bakanlığı ve kadın, eşitlik bakanlığı olacak olmasını da burada kayda geçirerek, bugün bulunan 18 bakanlığa karşı koyduğumuz, 17 gölge bakan, biri Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmak üzere 18 kabine üyemizin 9’unun kadın olduğunun altını çizmek isterim. Tayyip Erdoğan kadına ‘Senin yerin evin, meşguliyetin ailen, kabineden bir bakan olacaksa bir tane olsun o da yine aileden sorumlu olsun’ derken, o aslında kadınlara ‘Sen ne anlarsın dışişlerinden, sen ne anlarsın içişlerinden, sen ne anlarsın milli eğitimden, sen ne anlarsın kültür sanattan, sen ne anlarsın ulaştırmadan. Bunlar erkek işi. Sen evinde oturduğun gibi kabinede de sadece aileden sorumlu olabilirsin’ demektedir. Bu yüzden Cumhuriyet Halk Partisi bir yıldır hayata geçirdiği yeni ve dinamik yönetim anlayışında kadınlara eşit temsili sözde değil gerçekten yaşayarak, kendi iktidar alanlarında yaşatarak ve bu konuda kararlı adımları büyük bir cesaretle atarak, bugünkü yürüyüşüne, iktidar yürüyüşüne devam etmektedir.”

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, TEKRAR YÜRÜRLÜĞE KONMAK ÜZERE TBMM’YE GÖNDERİLECEKTİR”

“Biraz önce Sayın Sema Kendirci Uğurman’ın kullandığı ifadeler, dayanışmamıza yaptığı vurgular ve bunun tarihsel temeli noktasında aynı hatırlatmaları tekrar etmeyeceğim ama şu kadarını söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu günden beri Türk Kadınları Birliği ile birlikte omuz omuza yol yürüyen ve sürekli kadın hakları ile ilgili mücadeleler veren, özellikle Birinci Cumhurbaşkanı ve Birinci Genel Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu devrimci vizyonu bu dönemde de sahiplenen bir anlayışla adımlarımızı hep birlikte atmaya devam edeceğiz. İktidar değiştiğinde elbette en temel işlerden, en temel adımlardan bir tanesi kadın erkek eşitliği, siyasette cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında üzerimize düşen yasal düzenlemeleri, günü gelince anayasal düzenlemeleri gerçekleştireceğiz. Ama burada açıkça ifade etmek isterim ki, iktidarımızın ilk başında, ilk evvela yapılacak iki tane iş var. Bunlardan bir tanesi Cumhurbaşkanımızın yapacağı iştir. O gün Cumhurbaşkanımız ilk üç kararname yayınlanıp da bakanlar, cumhurbaşkanı yardımcısı görevine başladıktan, kamudaki üst düzeydeki bin 600 atama yapıldıktan sonra yollayacağı ilk iş, şu anda bence hala yürürlükte ama bir tek adamın imzasıyla yürürlükten kaldırıldığı iddia edilen ve Türkiye’nin imzasının olmasından ve bu imzanın İstanbul’da atılmasından büyük onur duyduğumuz, 2011 yılında Meclis’e geldiğinde hep beraber hatta Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri olarak Meclis’teki milletvekilleri olarak iki elimizi birden havaya kaldırarak oy verdiğimiz İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanı tarafından tekrar yürürlüğe konmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilecektir. Ve ben partinin genel başkanı olarak odamda bir kalem muhafaza ediyorum. 2011-2015 yılları arasında birlikte görev yaptığımız kadın milletvekillerimiz beni ziyarete geldiklerinde, yönetim anlayışımıza, kabinemizdeki eşit temsili, yaş ortalamamızı, biraz önce bahsettiğim tüm bu detayları bilerek bana içinde mor mürekkebi olan bir dolma kalem hediye ettiler. Ve dediler ki, ‘Siz kadınlarla ilgili çok önemli adımlar atıyorsunuz, bu kalemi size hediye ediyoruz.’ Ben de dedim ki ‘Bu kalemi hiç kullanmayacağım. Bu kalemi alıyorum ve bu kalemi İstanbul Sözleşmesi Meclis’e yeniden geldiğinde onu teklif etmek için, kanun teklifinin altına imza atacağım güne kadar saklayacağım’ diye söz verdim, bu sözümü de tekrar ediyorum.”

“EKONOMİDE DE SOSYAL YAŞAMDA DA ADALETTE DE ÇARE EŞİTLİKTE”

“Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kadın Kolları Genel Başkanımızı biraz önce dinlediniz. Biz toplumun tüm kesimleri ile CHP’nin gerek kadın kolları, gerek ana kademesi olarak her türlü işbirliğine açığız. Bundan sonra emeğin sömürüsünün önüne geçmek için de kadına yapılan haksızlıkların önüne geçmek için de geçtiğimiz haftalarda birlikte gerçekleştirdiğimiz bir toplantının hem sloganını hem de sonuç bildirgesinin özeti yerine geçebilecek o kelimeyi tekrar etmek isterim: Çare eşitlikte. Ekonomide de çare eşitlikte, sosyal yaşamda da çare eşitlikte, adalette de çare eşitlikte, anayasa yaparken, yazarken, uygularken de çare eşitlikte. Biz çarenin eşitlikte olduğunun inancıyla ve bütün dertlerin, bütün şansızlıkların, bütün sıkıntıların, bütün haksızlıkların ve eşitsizliklerinin çaresinin olduğunu, hepsinin var bir çaresi onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi diyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL BİLECİK’TE